loading
Pertürbasyonun Kullanımı ve Uygulaması

Yürüme tekrarlayıcı ekstremite hareketleri ile, vücut stabilizasyonunu koruyarak, bedenin ileri taşınması olarak tanımlanabilir. Bilindiği üzere insanoğlu bipedal döngüsel yürüme tarzıyla hareket etmektedir. Tekrarlanan döngülerin değişkenliği ise değişen çevreden ve biyolojik sistemlerin doğuştan lineer olmayan gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Yürüme işlevi karmaşık davranışsal bir durumdur. Adım-adım/zaman serileriyle veya basınç merkezlerinin (COP=center of pressure) dinamikleriyle ölçülebilmektedir. Bu durum yüksek oranda, kalp atışının doğasına benzeyen değişken dalgalanmaları olan fizyolojik bir süreç olarak değerlendirilebilir ve matematiksel kaosa benzetilebilir. Uzun yıllar yürüme, üst düzey kognitif katılımın minimal olduğu, otomatik bir süreç gibi düşünülmüş ancak yürümenin sadece motor kontrol ile gerçekleşmediği ve yürüme sırasında yapılan ikili görevlerde, beklenilmeyen değişikliklerin adaptasyonu sağlamada üst düzey kognitif ve kortikal kontrol mekanizmalarının devreye girdiği günümüzde kanıtlanmıştır. Prefrontal korteksin, premotor bölgeleri yönettiği ve hareket planlamasından, hedef odaklı davranıştan, hız stratejisinden, karar vermekten sorumlu olduğu belirlenmiştir. Özetle yürüme hem motor hem de kognitif bir süreci içermektedir. Yürüme dengesi için gerekli santral organizasyon ile sağlanan kas aktivitesi paternleri alınan duyusal bilgi, destek alanı koşulları, biyomekanik kısıtlılıklar, davranışa yönelik hedefler ve öğrenme temelinde oluşur. Feed-forward/Anticipatory ve reaktif postural kontrol mekanizmaları bunun için çalışır. Feed forward öğrenilmiş ve tahmin edilebilir alanlarda düzenlemeleri sağlarken, reaktif postural kontrol mekanizması öngörülemez alanlarda alınan duyusal geri dönüşlerle cevap oluşturmada gerekli bir mekanizmadır. Reaktif postüral kontrol tepkisi, dengeyi korumak için beklenmeyen postüral pertürbasyon tarafından başlatılan ve örneğin bir kayma veya bir tökezlemeyi takip eden bir kompansatuar adım gibi pratikle geliştirilebilen otomatik bir “refleks benzeri” tepkidir. Reaktif cevaplar yürüme sırasında meydana gelen beklenmedik uyaranlara karşı gelişir. Güvenli ortamlarda yapılan pertürbasyon çalışmaları nerdeyse düşme (near-fall) durumlarında ortaya çıkan motor yanıtların ve günlük hayattaki reaktif denge kontrolünün de gelişmesini sağlar. Pertürbasyon uygulamasının yürüme eğitiminde yaşadığımız ortama benzerlik açısından en uygun ortamı yaratmada yardımcı olduğu ve problem çözmeyi uyardığı son yapılan araştırmalarda görülmektedir. Kişilerin denge sınırlarında istemli kontrolleri önemli olmakla birlikte, fonksiyonel aktiviteler sırasında düşmelerin en önemli nedenlerinden biri dış bozulmalardan kaynaklanan öngörülemeyen değişimlerdir. Çoğunlukla düşme kayma veya takılma gibi beklenmedik pertürbasyonlar sonucu denge kaybı gelişmektedir. Geleneksel fizyoterapi esas olarak proaktif eğitime (kendi kendine başlatılan eylemler) dayanmaktadır. Klinik araştırmalar, proaktif eğitime ilave olarak reaktif eğitimin de hedeflenmesi gerektiğini göstermiştir. Çoğu düşme önleyici programlar (voluntary movements) istemli hareketleri geliştirmeye yöneliktir ve istemli egzersizler ile postüral düzeltme çalışmaları yapılır ancak reaktif denge cevapları beklenmeyen denge kayıpları ile ortaya çıkmaktadır. Denge çalışmaları yaşlılarda daha çok istemli kontrol üzerine yapılmaktadır, ancak reaktif postüral cevaplar istemli kontrol altında değildir bu nedenle pertürbasyon çalışmalarına ihtiyaç vardır. Reaktif Denge Eğitimi (RBT) bir egzersiz türüdür. RBT, birisi dengesini kaybettiğinde ortaya çıkan belirli reaksiyonların kontrolünü geliştirir ve düşmeleri önlemektedir. RBT tüm vücut hareketlerini içerir ve bu hareketlerin yürüme gibi diğer egzersizlere benzer faydaları vardır ve zamanla bir kişinin gücünü ve kondisyonunu iyileştirebilir. RBT, fiziksel sağlığın birçok yönünü aynı anda iyileştirme potansiyeline sahiptir.